Taş yontma mesleğini küçük yaşlarda babasından öğrendiğini belirten Balıkçı, “Babam eski su değirmeni ustasıydı. Çocukluktan beri taş tozunu yuta yuta bu sanatı öğreniyoruz” diyor. Sur olayları sonrası iş imkanı kısıtlanınca eline çekici alan Balıkçı, taşları yontarak çeşitli eserler üretmeye başladı. İlk eserlerinden biri, iki yüzü farklı oyun tahtası olan tavlaydı.
Mezopotamya’nın başkentinden ilham alıyor
Balıkçı, Diyarbakır’ın tarihi ve kültürel dokusundan ilham alarak bazalt taşını sanatla buluşturuyor. “Mezopotamya’nın başkentindeyiz, burası medeniyetin doğduğu yer” diyen usta, farklı ve özgün eserler yaratmayı sevdiğini belirtiyor.
"Taş leğenin kendine has bir dokusu ve estetiği var"
Çiğ köfteyi taş leğende yoğurma fikrini ilk ortaya attığında çevresinden olumsuz tepkiler aldığını anlatan Balıkçı, zamanla bu uygulamanın büyük ilgi gördüğünü söylüyor. “Taş leğenin kendine has bir dokusu ve estetiği var. Diyarbakır’da çiğ köfte yaparken bunu kullanmak bana gurur veriyor” diyor.
Bu mesleği çocuklarına bırakmak istiyor
Geçimini taş leğende çiğ köfte yaparak sürdüren Balıkçı’nın en büyük hayali, bu mesleği çocuklarına bırakmak. Kızının da bu sanata ilgi duyduğunu söyleyen usta, mesleğin devamı için umutlu. Şu anda bazalttan masa gibi yeni eserler yapmaya devam ediyor.
"Bu meslek babadan bize miras kaldı"
Cuma Balıkçı, hem kültürünü hem de geleneksel sanatını yaşatmaya kararlı. “Bu meslek babadan bize miras kaldı, ben de elimden geldiğince sürdürüyorum. Diyarbakır’ın taş ustalığı tarih boyunca önemli olmuştur. Biz de bunu yaşatıyoruz” ifadelerini kullanıyor.
Bu şekilde hem kültürel hem de yenilikçi bir yaklaşımı bir arada sunan Cuma Balıkçı, Diyarbakır’ın zengin tarihine taş ustalığı ile yeni bir soluk getiriyor.