Çayönü Tepesi, Neolitik döneme kadar uzanan geçmişiyle sadece Anadolu’nun değil, tüm Yakındoğu coğrafyasının en önemli yerleşimlerinden biri kabul ediliyor. MÖ 10.000’lerden MÖ 6.000’lere kadar kesintisiz iskan görmesi, bu alanı kültür tarihi açısından eşsiz kılıyor.
1964’te başlayan kazılar bugün de sürüyor
Kazılar ilk kez 1964 yılında Prof. Dr. Halet Çambel ve Prof. Dr. Robert J. Braidwood’un ortak projesi olarak başladı. 2015-2023 yılları arasında Prof. Dr. Aslı Erim-Özdoğan’ın yürüttüğü çalışmaları, son iki yıldır Doç. Dr. Savaş Sarıaltun sürdürüyor.
Yerelde kadın istihdamı ve kültürel miras bilinci
Doç. Dr. Sarıaltun, kazılarda kadınlara ağırlık verilmesinin nedenlerini şu sözlerle anlattı:
"Kadınlarla çalışmayı tercih etmemizin birkaç nedeni var. Bundaki en önemli nokta, yerelde istihdamı sağlamak. Aile ekonomisine katkı sunmak. Kültürel mirasın korunması ve geleceğe aktarılması açısından kadınların eğitici olduklarına inanıyoruz. Hane içinde, çevredekilere dolaylı bir eğitim verdiklerini düşünüyoruz."
“Evinde pirinç ayıklayan kadınlar, şimdi toprakta buluntu ayıklıyor”
Sarıaltun, kadın işçilerin titizliğinin kazı kalitesini doğrudan etkilediğini belirtti:
"Özelikle daha temiz ve daha düzenli çalışma. Daha detaylı verilere sahip olmamız açısında çok önemliydi. Şöyle tanımlıyorum; evinde, hanesinde pirinçten taşı ayıklayan kadınlar, şu anda topraktan buluntu ve verileri ayıklıyorlar. Çok daha rahatız, müthiş küçük küçük buluntularımız gelmeye başladı."
“Bayağı arkeolog olmaya başladılar”
Kadın işçilerin sürece aktif katılımının sadece fiziksel değil, zihinsel katkı da sağladığını vurgulayan Sarıaltun şunları ekledi:
"Her gün olmasa da, sıklıkla ne yaptığımız, neden yaptığımız, niçin yaptığımızı anlatmaya çalışıyoruz. Çünkü seviye kazarken ilk başta kadınlar ona dokunuyor, fark ediyor. Hocam, ‘duvar geliyor, burada biraz daha buluntular arttı, ya da burada biraz daha çanak artıyor’ gibi verileri söylemeye başladılar. Bayağı arkeolog olmaya başladılar."
“Bizi neden müzeye götürmüyorsun?”
Sarıaltun, 25 yıllık meslek hayatında ilk defa kadın işçilerden gelen bu talebin kendisini duygulandırdığını söyledi:
"Bu sene ilk defa işçilerim bana şunu söyledi, ‘Bizi niye müzeye götürmüyorsun? Burada bulduğumuz şeyler müzede nasıl sergileniyor, bunu görmek istiyoruz.’ Bunu daha önce hiçbir işçim söylememişti."
Çayönü’nün kadınlarla süregelen bağlantısı
Kazı başkanına göre kadınların kazı sürecindeki rolü bir tesadüf değil, tarihsel bir sürekliliğin parçası:
"Çayönü’nde şu ana kadar ki antropolojik verilerde, en yaşlı birey 64 yaşında bir kadın. Ortalama yaş ömrü 35-38 arasında. O kadına bir vefa borcumuz olduğunu düşünüyorum... Buraya ilk dokunan bir kadın. Benim hocam, 24 yıl aradan sonra tekrardan Çayönü Tepesi’ndeki kazıları başlatan yine bir kadın. Dolayısıyla Çayönü’nde bir kadın argümanı var."
“Tarih bizim ellerimizden çıkıyor”
51 yaşındaki Suna Pala, daha önce tarım işçiliği yaptığını, şimdi ise tarihi eserlere dokunduğunu anlattı:
"Tarihi eserleri buluyoruz. Hocamıza gösteriyoruz. O da poşetlere katıp müzeye götürüyor. Çok merak ediyoruz. Ne çıkabilir, nasıldır diyoruz... Tarih, adeta bizim elimizden çıkıyor. İşimizi severek yapıyoruz. Hem para kazanıyoruz."
Keriman Türk ise yıllar sonra aynı topraklara farklı bir amaçla döndüğünü söyledi:
"Tarihi bulmaya çalışıyoruz. Boncuk, çömlek parçaları çıkıyor. Bir boncuk buluyoruz, dünyanın en mutlu insanı biz oluyoruz... Buralıyım. 30-40 sene önce ağabeylerim burada çalışıyordu. Yemeklerini getiriyordum."