Diyarbakır’ın değerli ve önemli isimlerinden biri olan Ahmet Arif kimdir?
Ahmet Arif'in hayatı
Diyarbakır’ın Hançepek semtinde, Yağcı Sokak’ta dünyaya gelen Ahmet Arif, Türk edebiyatının en önemli şairlerinden biri olarak anılmaktadır. 23 Nisan 1923’te, Rumeli kökenli bir Türk ailesinin ve Erbilli Kürt bir annenin çocuğu olarak doğan Arif, sekiz kardeşin en küçüğü olarak zorlu bir çocukluk geçirdi. Asıl adı Ahmet Hamdi Önal olan şair, babasının adı olan "Arif"i edebi takma adı olarak kullanmıştır.
Çocukluğu, babasının memuriyeti nedeniyle Siverek ve Harran’da geçen Arif, bu dönemde Zazaca, Kürtçe ve Arapça öğrenmiştir. Annesini kaybettikten sonra üvey annesi tarafından büyütülen şair, ilkokulu Siverek’te, ortaokulu ise Urfa’da ablasının yanında tamamlamıştır. Edebiyat bilgisini artırmak için bulduğu ortamla Afyon Lisesi’nde eğitimine devam eden Arif, ilk şiirlerini burada yazmış ve yayımlamıştır.
Yazdığı şiir yüzünden gözaltına alındı
Ahmet Arif, Liseden mezun olduktan sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi felsefe bölümüne kaydoldu ancak mezun olamadı. Askerlik görevini tamamladıktan sonra Ankara’ya dönerek memuriyet ve eğitim hayatına devam etmiştir. 1948’de Dışişleri Bakanlığı’nın sınavını kazanmasına rağmen, Palmiro Togliatti’ye yazdığı bir şiir nedeniyle gözaltına alınmış ve işe alınmamıştır. Bu olaydan sonra Danıştay’a başvurarak Merkez Bankası’nda iş bulmuştur.
Şairin hayatındaki en önemli dönüm noktalarından biri, 1950 yılında Hürriyet gazetesinde okuduğu Muğlalı Olayı ile ilgili bir röportaj sonrasında yazdığı “33 Kurşun” şiiridir. Bu şiir, kısa sürede elden ele dolaşarak geniş bir kitle tarafından bilinen bir eser haline gelmiştir.
Edebiyatla iç içe bir yaşamı olan Ahmet Arif, toplumcu gerçekçilik anlayışıyla yazdığı eserlerde, Anadolu insanının sesini dünyaya duyurdu. Şiirlerinde halk türkülerinin melodilerini kullanarak, kendi lirik üslubunu yarattı. “Hasretinden Prangalar Eskittim” adlı eseri, yayımlandığı 1968 yılında büyük ilgi gördü ve Arif’in edebi kariyerinde bir dönüm noktası oldu. “Yurdum Benim Şahdamarım”, “Cemal Süreyya’ya Mektuplar” ve “Leylim Leylim” gibi eserleri de onun edebi derinliğini ve toplumsal duyarlılığını gözler önüne serdi.
1967’de Aynur Hanım’la evlendi. 1972’de oğlu Filinta doğdu. 1977’de gazetecilikten emekli oldu.
2 Haziran 1991 sabahı bir kalp yetmezliği sonucunda Ankara’da yaşama veda etti. Cenazesi ertesi gün Maltepe Camisi’nden kaldırılarak Cebeci Mezarlığında toprağa verildi. Ardında bıraktığı şiirlerle Türk edebiyatının altın sayfalarında ebediyen yaşamaya devam ediyor. Şiirleri, bugün bile birçok şair ve yazar için ilham kaynağı olmaya devam ederken, onun eserleri edebiyatımızın vazgeçilmez bir parçası olarak kabul ediliyor.
Şairin Kendi Sözleriyle:
Hasretinden Prangalar Eskittim
Seni, anlatabilmek seni
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni
Namussuza, halden bilmeze
Kahpe yalana...
Bu şiir, Ahmet Arif’in duygusal derinliğini ve lirik üslubunu yansıtan bir örnektir. Şairin eserleri, onun edebi mirasını ve Türk şiirine olan katkısını yaşatmaya devam etmektedir. Ahmet Arif, şiirleriyle halkın içli sesini dile getirmiş ve Türk edebiyatında unutulmaz bir yer edinmiştir.
Ahmet Arif'in şiirleri
Akşam Erken İner Mahpushaneye
Anadolu
Ay Karanlık
Bu Zindan Bu Kırgın Bu Can Pazarı
Diyarbekir Kalesinden notlar ve Adiloş Bebenin Ninnisi
Hani Kurşun Sıksan Geçmez Geceden
Hasretinden Prangalar Eskittim
Kara
İçerde
Kara
Karanfil Sokağı
Leylim Leylim
Merhaba
Otuz Üç Kurşun
Selim SAYIN
Sevdan Beni
Suskun
Unutamadığım
Uy Havar!
Vay Kurban
Yalnız Değiliz
Ahmet Arif'in şiir kitapları
Hasretinden Prangalar Eskittim
Yurdum Benim Şahdamarım