Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nın (DTSO) TÜİK verileriyle hazırladığı rapora göre, Diyarbakır, Şanlıurfa hattında yaşayan vatandaşların kişi başı aylık tüketimi İstanbul’dakinin üçte biri düzeyinde kaldı. Bu durum bölgedeki gelir eşitsizliği, tüketim ve yaşam standardı farkını ortaya koydu.
KİŞİ BAŞI TÜKETİMİN EN AZ BÖLGE
Raporda, TRC2 bölgesinde bulunan Diyarbakır ve Şanlıurfa illeri 13 temel tüketim kaleminin 8’inde kişi başı tüketimin en düşük olduğu belirtilerek, ekonomik büyümeden en az pay alan bölge konumunda olduğu vurgulandı.
AYLIK TÜKETİM İSTANBUL'DA 19 BİN, DİYARBAKIR'DA 5 BİN LİRA
2024 TÜİK “Hanehalkı Tüketim Harcaması” araştırmasına göre Diyarbakır ve Şanlıurfa’yı kapsayan TRC2 bölgesinde kişi başı aylık tüketim 5.435 TL ile Türkiye ortalamasının %38’i seviyesinde kaldı.
İstanbul’da bu rakam 19.506 TL’ye ulaşırken, fark yalnızca gelir uçurumunu değil, yaşam standardındaki eşitsizliği de gözler önüne serdi.

EĞİTİM VE SAĞLIKTA DEV UÇURUM
Raporda, Diyarbakır-Urfa hattında yaşayanların 13 temel tüketim kaleminin 8’inde en düşük harcamayı yaptığı belirtiliyor.
Eğitim harcamalarında fark 26,4 kat, sağlıkta 8 kat, kültür ve sporda 9,7 kat, lokanta ve konaklama hizmetlerinde 14,5 kata kadar çıktı.
DTSO’ya göre bu durum, bölgedeki yoksulluğun yalnızca gelir değil, fırsat eşitsizliği temelli olduğunu, kuşaktan kuşağa aktarılan bir ekonomik kısır döngüye dönüştüğünü gösteriyor.

DİYARBAKIR'DA BORÇLA DÖNEN BİR EKONOMİ
BDDK’nın 2024 raporuna göre, Diyarbakır ve Şanlıurfa’da her 1 TL mevduata karşı 1,78 TL kredi kullanılıyor.
İstanbul’da bu oran 1,12 iken, TRC2 bölgesi Türkiye’nin en yüksek kredi-mevduat oranına (%178) sahip bölgesi oldu.
Diyarbakır’da 92 banka şubesi bulunmasına rağmen şube başına mevduat sadece 0,89 milyon TL, kredi ise 1,59 milyon TL seviyesinde.
2019-2024 arasında krediler %36 artarken mevduatlar yalnızca %9 arttı.
Bu durum, bölgenin gelir üretmeden borçla tükettiğini ve sermaye birikimi yaratamadığını ortaya koyuyor.

EKONOMİK ALARM UYARISI
Raporda, doğu-batı farkının yalnızca sosyal değil, ekonomik istikrarsızlık riski oluşturduğu vurgulanarak, “Barışın ekonomik sürdürülebilirliği, tüketim ve tasarruf dengesinin eşitlenmesiyle mümkündür.” denildi.
‘Harcamamız düşük, paramız da yok’ gerçeği artık sosyolojik değil, ekonomik bir alarmdır” ifadelerine yer verilen raporda, bölgeye özel yoksulluğu azaltacak politikaların ve kalkınma modellerinin hızla uygulanması gerektiği vurgulandı.





