DİYARBAKIR - Diyarbakır’da yaşayan yaşayan Engin Zengin, Türkiye’de tek “pomeranian” cinsi çiftliğini kurarak Avrupa’ya meydan okuyor.
Lice ilçesinde yaşayan 45 yaşındaki 4 çocuk babası Engin Zengin, 2018 yılında yurt dışı seyahatinde beğendiği pomeranian cinsi köpeği sahiplenmek için arayışa geçti. Türkiye’de bulamadığı bu cins için ticari zekası üzerine araştırmalara başlayan Zengin, ailesiyle birlikte Türkiye’de tek olan ve sadece pomeranian cinsine ait çiftliği kurdu. Bakanlık işbirliği ile proje hazırlayan Zengin, hem kent ekonomisine destek olmak için hemde köpekleri sakin ve doğa ile iç içe yetiştirmek için doğup büyüdüğü ilçede deden kalan arazisi üzerine kurdu.
Eğitim sonrası 8 dişi 2 erkek ile başladı
Eğitimlerini alarak ilk başta Tayland’ta 8 dişi, 2 erkek olarak getirdiği damızlık köpekleri çiftleştirerek başladığı üretime 7 yılda 500’den fazla yavruya sahip olduğunu söyleyen Zengin Amed Times muhabirlerine yaptığı açıklamada, Lice’den Avrupa'ya açıldığını kaydetti.
Zengin; “2018 yılında bir yurt dışı seyahatinde bir hayvanseverim oğluma ve kendime orada bir pomeranian köpek almak istedim. Beğendim, çok hoşuma gitti. Cinsini araştırdım ve sonra bir tane aldım. Önce biraz araştırma yaptım, ticaret adamıyız. Türkiye’de bu ırk var mı yok mu, daha önce bayağa bir araştırdım. Değerli bir ırk olduğunu anladım. Biz neden yapmayalım dedik ve yapmaya başladık. Pomeranianı yasal bir şekilde getirmeye başladık. Aile bireyleri de destek çıktı. En başta ikişer ikişer, toplamda 10 pomeranian köpek getirdik. Çevremden arkadaşlarımdan pek destek görmesem de, ailemden, babamdan ve kardeşlerimden destek gördüm. Biraz araştırmalarım sonucu, doğal ortamda bunları daha sağlıklı büyüteceğimizi düşündüm. Dünyada bunu nasıl yapıyorlar, nasıl yetiştiriyorlar diye araştırma yaptım. Şehir ortamından uzak olması en iyisidir. İnsanlar bazen bana soruyor, neden Lice’de açtın diye. Tozdan, dumandan, stresten uzak doğal ortamda hayvanların mutlu olacağı bir yerde Lice’yi tercih ettik. Kendi alanımızdır dededen kalan bir arazimizdir. İyi ki yapmışız. 1 sene sürdü başlangıçta, tam rayına oturtmak 2 senemizi aldı. Sonuçta çiftliği kurduktan sonra hemen satışa ticarete başlamadık. İzinler, bakanlık izinleri, başvurular 2 sene sürdü. O zamanki maliyet için söyleyim, 500.000 TL maliyet oldu, 2019 yılı için söylüyorum. Binayı, çiftliği kurmak, köpeklerin getirilmesi, uçak biletleri, vb. 5 yıl önceki maliyeti 500.000 TL tuttu. Çiftliğimizde, Bakanlar kuralarının uyguladığı şekilde beraber proje halinde gerçekleştirdik. Doğum odası, yavru odası, yetiştirme odası, gördüğümüz tüm alan, sadece pomeranianlar için bir yaşam yeri değil, sadece pomeranian çiftliği için yapılmış. Bakanlığın verdiği şartlar üzerine gerçekleştirdik. Tüm aile bireyleri ile birlikte çalışıyoruz. Babam, 2 kardeşim, bir de bir personelimiz var, çünkü mutfağında biz kendimiz olmak istedik. Günlük işlerini kardeşim yapıyor. Babam bu konuda çok deneyimli, daha önce hayvan baktığı için bir mantık aynıdır, ama her işin deneyimini de yaşayarak çalışarak öğreniyoruz. Babamla beraber yapıyoruz, bizde dışarıdan eğitimlerini gördük, gidip yaşayarak öğrendik, sıfır bilgi ile yapmadık. Buradaki federasyonların eğitimleri var, dışarıdan kendi eğitimlerimiz var, Tayland'a gittiğimdeki eğitimlerim var, bunları tamamladıktan sonra açtık. İlk başta toplamda 8 dişi, 2 erkek ile başladık. Tayland’dan, ikişer ikişer getirdik, 1 yıl içinde 10 tane getirdik” dedi.
“Sayısını bilmiyoruz ama 1 saat ortadan kayboldumu fark ediyoruz”
Çiftlikteki köpek sayısını bilmediklerini kaydeden Zengin, tamamının tanıdığını ve adlarını bildiği için ortadan 1 saat kaybolunca hangisinin eksik olduğunu bildiklerini aktardı. Zengin, “2 sene içerisinde damızlık tabiriyle toplamaya çalıştık, satış yapmadık. Şu an sayısını bilmiyorum, ama bazen o sayı 60 oluyor, bazen 100, bazen 80 oluyor, saymıyoruz, ama birisi 1 saat ortadan kayboldu mu, kimin olduğunu biliyorum, tamamının ismini ezbere biliyorum. Kim, kimin annesi, kim, kimin babası, kim, kimin torunu, tamamına biz hakimiz. Sadece ben için geçerli değil, benim kardeşlerim de tamamının ismini biliyor, babamda, 10 yaşındaki oğlumda biliyor. Biri olmadığından hepimiz diyoruz, çilek nereye gitti, karpuz nerede. Sayı olarak bilmiyorum, ama ben hepsini tanıyorum. Annesi, torunu, babası, bilirim, sever gibi olmuş sahiplendirmeyeceğimiz köpeği, biz 3 ay sonra isim veriyoruz, 1 ay sonra onlar da kendi isimlerini de tanıyorlar. Köpek de zaten kim onu seviyor, kim ona bakıyor, kim ona yemek veriyor, kim ona bakım yapıyor, anlıyorlar, o yüzden babama daha düşkünler, bizden daha fazla vakit geçiriyorlar, onlarla deneyimli olmak lazım. Doğumlarını da veteriner yaptıramazdı, biz kendimiz veteriner oluyorduk, kendini tanımadığı birine teslim etmiyor, sahibine kendini teslim ediyor, yabancı birini gördü mü stres yapıyor, doğumu yapmıyor, sahibi de benim yardım ettiğimi iyi biliyor, canı acısa da destek olduğumu gayet iyi biliyor. İnsanlarda nasıl bir yardımcıya ihtiyaç var, ebeye ihtiyaç var, bunlarında doğumda birilerinin yanında olması gerekiyor, ama bunun sahibi olması gerekiyor. Çok tecrübeli bir veteriner hekim getirelim, doğumu yaptıramaz çünkü hayvan kendini ona teslim etmez, ona müsade etmez” diye konuştu.
Sahiplendirdiğimiz tüm ailelerle biz dost olduk
Bu güne kadar sahiplendirdiği tüm köpeklerinin ailesiyle dost olduklarını belirten Zengin, süreli görüşme halinde olduklarını vurguladı. Zengin, “Bir tane örnek yoktur ki, bir aile gelip, ben Engin’le pomeranian alışverişi yaptım, bana yardımcı olmadı, bana destek çıkmadı, 5 sene önce verdiğim aileyle hala dostum, hala konuşuruz. Çiftleştirmek istiyorlarsa, yavru almak istiyorlarsa, ayrı şehirde olan insanlara buluşturmaya çalışıyorum. Gecenin 12'sinde sağlık problemleri varsa, bana söylüyorlar, onlarca örnek var. Her şehirde şu an bir dostum var, Bodrum’dan tut, İstanbul’a kadar, futbolculara kadar, bizle ticaret yapıyorlar, hala onlarla görüşüyoruz” şeklinde konuştu.
Dünya’da yaşatma oranının en yüksek olduğu çiftlik haline geldi
Bugüne kadar 500’den fazla yavru aldıklarını söyleyen çiftlik kurucusu Engin Zengin, dünya ortalamasında en yüksek yaşatma oranına sahip olduklarını söyledi.
“Dünyada yüzde 50'nin altındayken, bizde ise yüzde 95’in üstünde. Bu bizim deneyimimiz, tecrübemiz. Dünya üzerinde fazla bir yüzdeyle yaşatma oranımız var. Bizim amacımız aslında sağlıklı pomeranian yetiştirmektir. 1. seçeneğimiz sağlıklı olması doğal ortam, hayvanları hiçbir şekilde kısıtlamıyoruz, hapishanelerde yetiştirmiyoruz, dünyayı örnek aldığında durum şöyle; hayvan temiz olsun, kafeste olsun, tüyü yoğun olsun, görseli güzel olsun, ben satıyım, onlar bizimkiler kadar sağlıklı değil. Bizimkiler burada koşuyor, ciğerleri, kalbi nefes alıyor, doğal ortamlarında, yaşam süreleri çok uzun. Gelmek isteyenlere de şunu söylüyorum, habersiz gelmeyin, çocuklarımız görmek istiyor, ailecek geleceğiz, belki ileride pomeranian sahibi oluruz, gelin, kapımız açıktır size, ama habersiz değil. Yemek günleri, aşı günleri olmadığı günler, kapımız herkese açıktır. Çok kişi geliyorlar, zaten yoğunuz, hafta sonu özellikle pikniğe gideceğimiz günü köpek çiftliğine gidelim, pomeranianları ziyarete gidelim diyorlar. Başta bıyık altından gülenler oldu, yüzüme karşı bir söylem duymadım, ama arkamdan laf edildiğini hissediyorsun, ama şimdi öyle değil, kazançlı iş, akıllı bir girişimci diyen var, çok var. Bölgede tek hatta Türkiye’de pomeranian ırkı olarak tekim, başka yerlerde var ama onlar karışık çalışıyor. Türkiye’deki en büyük pomeranian çiftliği benim, amacımız bunu geliştirerek Avrupa'ya ihraç etmek. Oradan da bir sürü teklifler alıyorum, çiftlik açmak için, ama ben önce kendi içimde yapmak istiyorum.”
"Başarılı olmak için illa batıya göç etme şartı yoktur"
Başarılı olmak için batıya göç etme şartının olmadığını vurgulayan Zengin, kendi yerinde, kendi memleketinde yaşadığın ortamda da başarılı olabildiğini anlattı.
“İlla batıya göç etmene, İstanbul, Ankara, İzmir'e göç etmene gerek yoktur. Kendi yerinde, kendi imkanlarınla bir örnek teşkil ediyorsun. Şu an bu bölge çok uygun, insanlar bilmediği için İstanbul’da pomeranian çiftliği kurmak çok zor, ama burada daha uygun. İyileştirme, üretme olarak çok başarılıyız. Avrupa’da yetiştirme konusunda en iyilerinden biriyiz. Satış konusunda eksikliklerimiz var, o da biz fazla dürüstüz. Öyle olması da gerekiyor zaten, yalan konuşmuyoruz, gerçeği söylüyoruz, yani ticari kaygımız yoktur, gerçeği konuşuyoruz, yalan konuşmuyoruz, yine de çok şükür memnunuz, gayet iyi. Diğer işletmeler gibi efleyip püfleyip yaparsak çok daha fazla kazançlarımız olabilir, ama ben onu yapmam.”
“Köpeği satmıyoruz emeğimizin karşılığını alıyoruz”
“Şöyle söyleyeyim, o benim yetiştirici hakkım, benim emeğimin karşılığını veriyor, yoksa ben hayvan satışına şimdi bir keçide koyunda satılıyor, hatta onlar yeniliyor, ama ben bunları yetiştiriyorum, emek veriyorum, emeğimin karşılığını alıyorum. Bazen müşterilerime diyorum ki, emeğimin karşılığını ödüyorsun, hayvanın değerini değil, ben bunu yetiştirdim, büyüttüm, emeğimin karşılığı olsun, bende sana hayvanı sahiplendireyim. Şöyle söyleyeyim, aylık giderim 100 Bin TL’nin altında değil, sonuçta personel var, onların gideri var, mama olarak da 1.sınıf en kaliteli markayı kullanıyoruz. Mama markalarıyla sponsorluğumuz var, en iyi mamaları, aşıları kullanıyoruz, aşıları kendimiz yapıyoruz. Aylık 100-150 Bin ortalaması değişiyor. Bizim köpeklerimizin sözleşmeli veterinerlerimiz var, haftada 2-3 gün ziyaret ediyor. Bakanlık tarafından bize yetki var, pasaportları biz kendimiz yapıyoruz, anne babaları da tamamı SCR’li orijinal safkan ırk, hani insanların kafaları karışmasın diye başka farklı bir ırkta getirmedim, şu ırkı, şu ırkla eşleştirdi, yavru aldı diye, tamamı sadece pomeranian çiftliği, sadece anne babası da tamamı SCR’li, görmek isteyen olursa, ben anne babaya da yavru almak istiyorum diyen olursa, SCR belgesine bakabilir.”
Hastalıklara karşı merdiven altına dikkat!
“Tabi uyarılarım olacak. Bir köpek sahibi, pomeranian veya başka bir köpek sahibi olmak isteyenler, devletin izin verdiği, bakanlık tarafından onaylı çiftliklerden temin etmelerini öneriyorum, çünkü diğer merdiven altı yerler var, 1 ay sonra telefonlarına bile ulaşamazsın, hangi ırktan hastalıklı bir gen bulaştırmış olabilirler. Devletin yasal olarak bakanlık tarafından onaylanan yerlerden almalarını kesinlikle öneriyorum, dışarıdan merdiven altı yerlerden uzak durmalarını öneriyorum. Biz başlangıçta 8-10 köpek ile başladık, ama her sene çeşitli ülkelerden Kore'den, Tayland'dan özellikle gidip kendim seçiyorum, en güzel şampiyonluk belgeleri almış köpekleri seçerek, ısrarla diğer çiftliklerden temin ederek, yılda yeni 4 erkek getiriyoruz. Günden güne, bizim ırkımız daha güzelleşiyor. İlerdeki hedefimiz, bizim Avrupa’da en güzel pomeranian ırkını yetiştirmek.”